Roma'daki ilk günümüz için buraya tıklayabilirsiniz.
16 Temmuz 2022 Cumartesi günü, kahvaltı için adresimiz Antico Caffè Greco oldu. Biz Türkiye’de İtalyan kahvaltısı ile güne başladığımız için buradaki kahvaltı tarzı bize yabancı olmadı (İtalyan kahvaltısı hakkındaki yazımı okumak için tıklayabilirsiniz).
Antico Caffè Greco 1780 yılında kurulmuş ve Venedik’teki Caffè Florian’dan sonra İtalya’nın en eski kafesi. Benim derslerimde kullandığım dinleme materyallerinden birinde ismi geçiyordu, böylelikle deneyimleme fırsatı bulmuş oldum😊. Burada da Roma klasiklerinden giderek “Maritozzo” denemek istedik, birimiz de klasik “cornetto – kruvasan” sipariş ettik.
Maritozzo karnı yarılmış hamur kısmının içine - klasik versiyonda - panna konulan bir tatlı. Kruvasanı da aynı mantıkla servis etmişler burada. İkisi de oldukça lezzetliydi. Yanlarına bir kapuçino ve bir americano aldık. Şunu söylemek lazım ki burası oldukça elit, dolayısıyla da aşırı pahalı bir yer. Dışarda 2 – 2,5 Euro’ya içeceğiniz kapuçino burada 10 Euro! Americano da 8 Euro. Kruvasan ve maritozzo’ya da 5’er Euro verdik diye hatırlıyorum, yani toplamda 28 Euro ile kahvaltı hesabı rekoru kırmış olabiliriz 🙄
“Neyse deneyim satın aldık” diyerek oradan ayrıldık ve Via dei Condotti – Condotti Caddesi'ne doğru ilerledik. Burası Roma'nın en ünlü ve ışıl ışıl caddesi. Roma'da bolca para harcayarak alışveriş yapmak isteyenlerin ilk durağı bu cadde. Dolce Gabbana, Armani, Valentino gibi lüks markalar bulunuyor.
Influencerlar böyle video çekermiş, "öğren" dedi 😅
Bu da Michael Jackson'ın Roma şubesinden rol çalan kocam 😂 Arkadaki kadın diğerini bırakıp Kadir'i çekiyor 🤭
Bir sonraki durağımıza ilerken geçtiğimiz caddede revaklara avize taktıklarına şahit olduk. Yani düşünün dışarda bir meydandasınız ama cadde kenarında avize takılı, işte Roma ruhu bu 😍
Hemen o sırada Galleria Alberto Sordi var. “Galleria”nın kelime anlamı olarak birkaç kullanım alanı var İtalyanca’da, bunlardan biri: “Binalar arasında, genellikle pencereli, yalnızca yaya kullanımına yönelik geniş geçiş. Genelde böyle mağaza, pastane gibi mekanlarla dolu olup AVM niteliği taşıyor. Milano’daki “Vittorio Emanuele II” de oldukça ünlü mesela.
Akabinde “Fontana di Trevi – Aşk Çeşmesi”ne giderken bu bey dikkatimizi çekti. Tarz olarak diğer alışkın olduklarımızdan ayrıştığı için fotoğraf çekilelim derken Türk çıkması şokunu yaşadık 😅
Kendisi Antepli, “İşler nasıl burada?” diye sorunca “Günlük 200 Euro kazanıyorum” dedi. Biz tabi Türk kafası hemen aylık kazancını hesapladık. İtalya'da aylık ortalama gelirin 1500 Euro olduğu* düşünülürse hiç fena değil. “İtalya’da ne iş yapabilirim?” diyenlere duyurulur! 😉
Fontana di Trevi - Türklerin isimlendirmesiyle Aşk Çeşmesi - üç yolun kesişim noktası olması dolayısıyla bu şekilde adlandırılıyor (tre vie - üç yol : Via delle Muratte, Via Poli, Via delle Stamperia). Çeşme; görsel olarak iki deniz tanrısı arasındaki bir deniz kabuğu üzerinde yükselen Neptün Tanrısını betimliyor. Klasik ve barok mimarinin harika bir kombinasyonu.
Roma'ya tekrar gelmek, aşkı bulmak vb. dileklerle Trevi Çeşmesi'ne bozuk para atılıyor, öyle ki çeşmedeki günlük bozuk para hacmi 3000 Euro'yu buluyor. Paralar her gece toplanıyor ve Caritas isimli bir hayır kuruluşuna veriliyor. Çeşmeden bu paraları başkasının alması yasa gereği suç. Fakat D'Artagnan isimli bir İtalyan 1968 yılından, yakalanana kadar 34 yıl boyunca her gün çeşmeden para çalmış 😀
Öte yandan bir süre önce Roma Belediyesi’nin çeşmeye para atmayı yasakladığı söylendi, halbuki çeşme para dolu, acaba çaktırmadan atıyorlar mı diye düşünürken, ortalığı kolaçan eden polisleri fark ettim. Gidip onlara sordum, para atmak yasak değilmiş. Çeşmenin kenarına oturanları kaldırıyorlar.
Çeşmeye para atma geleneğinin farklı versiyonları var. Birine göre 1 defa atınca Roma'ya tekrar dönüyorsun, 2 defa atınca aşkı buluyorsun gibi.. İtalyan bir kaynaktan okuduğum farklı bir versiyona göreyse: Eğer çeşmeye arkanızı dönüp omzunuzun üzerinden bozuk parayı atar atmaz çeşmeye yüzünüzü döner ve paranın suya girdiği ana gözlerinizle şahit olursanız Roma'ya kesin geri döneceksiniz demek 🤩
Biz yanımızdaki en küçük paranın 1 Euro olduğunu görünce hayali para atmayı tercih ettik, sonuçta dilek dilektir 🤭
Bir de gerçekten atmış gibi dönüp bakıyor bizimki 😄 Suya girişe şahit 😉
Çeşmenin yapımı Romalıların su kemerleri aracılığıyla kilometrelerce ötedeki şehirlere su taşıdıkları döneme denk geliyor. Bu konu ile ilgili hoş bir rivayet var, 4 yıl önce Youtube kanalımda anlatmışım. Yine aynı videoda "Aşk Çeşmesi - When in Rome" filmini tavsiye ederek, filmden keyifli sahneler paylaşmıştım, izlemek isteyenler için linkte 😉
(Beni uzuuun zamandır takip edenler bilir ama yeni takipçilerim şaşırmasınlar, videodaki gerçekten benim 😊)
Bu arada çeşmede foto çekileceğiz derken güneşin altında pişince hemen karşısındaki Benetton mağazasına alışveriş yapacakmış gibi girip klimada serinlediğimiz doğrudur 🤪
Pantheon’a geçtiğimizde kötü bir sürprizle karşılaştık, zira hafta sonları yoğunluk dolayısıyla önden ziyareti ayırtmak gerekiyormuş (girişi ücretsiz), ertesi gün için ayırtırız diye düşündük ama sıkışık programda bir daha gelmek mümkün olmadı, biz de dışarıdan bakmakla yetindik, önceki ziyaretlerimden hatırlamaya çalıştım içini 🙂
Pantheon, tüm tanrıların tapınağı anlamına geliyor. Aslen bir pagan tapınağı olarak yapılmış. O dönem Roma'da çıkan büyük bir veba salgını dolayısıyla kayıplar yaşanmaya başlayınca halk paganların kullandığı Pantheon'u suçlamış, burada veba taşıyan şeytanların yaşadığına inanmışlar. Tapınağı yıkmak mantıklı olmadığı için kiliseye çevirmişler. Günümüzde hala kilise olarak kullanılıyor.
Pantheon'un kubbesinin üstü, biri teknik, diğeri dini olmak üzere iki nedenden dolayı açık bırakılmış: Delik, devasa yapının ağırlığını hafifletmeye hizmet ediyormuş ama aynı zamanda tanrıların insanları gözetleyebilecekleri gözü de temsil ediyormuş.
Tabi kubbede delik olunca yağmur yağdığında içeri girip girmediği merak konusu. Efsaneye göre kubbenin ortasındaki bu 9 metre çapındaki delikten yağmur girmiyor. Gerçekte ise bu açıklık, su damlalarının parçalanmasına yol açan yukarı doğru bir hava akımı yaratıyor. Bu da içeride yağmurun çok daha az hissedilmesini sağlıyor. Öte yandan zemin, suyun tahliyesini kolaylaştırmak için deliklerle donatılmış.
Pantheon "Melekler ve Şeytanlar" kitabı/filminde oldukça üzerinde durulan yapılardan.
Rönesans döneminin İtalyan ressamı ve mimarı Raffaello Sanzio'nun (Raphael olarak da biliniyor) mezarı burada bulunuyor.
Ve Piazza Navona; şehrin en hareketli caddelerinden biri. Birçok restoran, bar, gece kulübü var. Bu meydanda önceden stadyum varmış fakat sonra yıkılmış. Bugün meydanın yayalara ayrılmış olan kısmı stadyumun oyun alanını, etrafındaki binalar ise stadyumun tribünlerini oluşturuyormuş.
Meydanda üç çeşme var. En ünlüsü Bernini tarafından yapılan 'Dört Nehir Çeşmesi'.
Meydandaki kiliseye de girdik.
Oldukça ihtişamlı, etkilenmemek elde değil.
Artık karnımız acıktığı ve Vatikan Müzeleri için saat 15:00’de randevumuz olduğu için Roma’ya özgü bir atıştırmalık olan “suppli” yemek üzere Suppli Roma’ya gittik.
Bu mekan suppli ile ünlü, dışarda üç masaları var, İtalyan stayla ayakta yiyorsunuz. “Onca dolaştık, yorulduk, yerken bari oturalım” yok 😁
Suppli; Kadir'in dediği gibi bizdeki içli köfte mantığına benziyor. İçi et, pirinç ve domates sosuyla dolu; top şeklinde bir atıştırmalık, farklı versiyonları (içinde farklı malzemeler olan) da vardı. Hatırladığım kadarıyla bir tanesi için 1,5 - 2 Euro civarı ödedik.
Buradan randevuya yetişmek üzere Vatikan Müzeleri’ne giderken otobüsü kaçırıp Tiber Nehri boyunca 40 dk yürüdüğümüz doğrudur. Öncesinde yorgun olmadığınız, güneşin tepede olmadığı bir zaman yürümesi çok keyifli bir yol, fakat biz tabi bitmiş bir halde vardık müzelere.
Müze için bileti gelmeden önce online olarak aldık (orada sıra beklememek için en iyi yöntem). Normalde Kolezyum ile birlikte almak daha ucuz oluyor fakat biz ayrıca 48 saatlik Roma Pass de almaya karar verdiğimiz için (kişi başı 32 Euro - içinde 1 müze/tarihi yapıya ücretsiz giriş, diğer birçoğuna indirimli giriş ve 48 saat boyunca sınırsız metro ve otobüs kullanımı var) Vatikan’ı ayrıca satın aldık ve kişi başı 17 Euro verdik.
Vatikan için: https://tickets.museivaticani.va/home
Roma Pass için: https://www.romapass.it/en/buy/online/
Vatikan Müzeleri Papaların sanata olan düşkünlüklerinden doğan bir müzeler kompleksi. Koleksiyonun temeli Papa II. Julius’un sanat eserlerini toplamaya başlamasıyla (Apollo Belvedere Heykeli ile) atılmış ve ardından gelen 5 yüzyılda da dünyanın farklı yerlerinden sanat eserleri ile antik kalıntılar toplanmış.
Melekler ve Şeytanlar kitabında geçiyordu. İsmini hatırlayamadığım bir Papa müzedeki tüm heykellerin cinsel organlarını kestiriyor ve sonra hepsi yaprakla kapatılıyor.
Oldukça ünlü olan Sistina Şapeli ise temelde Boticelli ve Michelangelo eserleriyle dolu. Musa ile İsa Peygamberlerin hayatlarından kesitler betimleniyor.
Müzenin çıkışındaki kafede bir içecek ve dinlenme molası verdik. Ben hakkımı ‘crema fredda al caffè' den yana kullandım, çok sevdiğim ve Türkiye’de bulamadığım bir lezzet ne yazık ki.
Vatikan dünyanın en küçük ülkesi ve Papa tarafından yönetiliyor. Dünya üzerinde mutlak monarşi ile yönetilen 6 ülkeden biri. San Pietro Bazilikası ve Castel Sant’ Angelo dışında surlarla çevrili.
Vatikan’ı ve Papa'yı korumakla görevli dünyanın en küçük ve en eski ordusu İsviçreli Muhafızlardan oluşuyor ve Rönesans dönemi kıyafetleri giriyorlar. Özel eğitimli askerlerden oluşan bu orduya katılmak için İsviçreli, bekar ve Katolik olmak şart.
İlk Papa sayılan Aziz Petrus'un ölümüyle, kendisinden sonra gelen papaların da merkezi haline geliyor Vatikan. Her yıl binlerce Katolik ibadet için geliyor buraya. Bugün bildiğimiz Vatikan Devleti ise 1929 yılında Laterano Antlaşması ile kurulmuş.
'Piazza di San Pietro - Aziz Petrus Meydanı' Vatikan'ın surlarla çevrili olmayan tek alanı ve Vatikan'ın kalbi konumunda. İsmini Hz. İsa'nın 12 havarisinden biri olan Aziz Petrus (St. Pietro) 'tan alıyor. Hz. İsa'nın ölümünden sonra Hristiyanlar Aziz Petrus'un etrafında toplandığı için Katolik Hristiyanların ilk Papası olarak geçiyor.
Meydan, birçok eserde ismini gördüğümüz Bernini tarafından inşa edilmiş ve St. Pietro Bazilikası'nın önünde yer alıyor. Her pazar günü ve özel günlerde Papa, halkı meydana bakan balkondan veya kütüphane penceresinden selamlıyor. Meydanın ortasında yine bir çok Roma yapısında gördüğümüz üzere bir obelisk var.
Basilica di San Pietro - Aziz Petrus Bazilikası dünyadaki en önemli Katolik İbadethanesi. Aziz Petrus'un mezarının üzerine inşa edilmiş.
Kapladığı alan dolayısıyla dünyanın en büyük kilisesi ve inşaatı 120 yıl sürmüş. Büyüklüğü, Aziz Petrus'un mezarının üzerinde oluşu ve Vatikan'ın merkezinde olması sebebiyle oldukça önemli bir yapı. Bir kilise, ancak bir Papa tarafından onaylanırsa bazilika sayılabiliyor, bunun için de o kilisenin tarihi ya da kutsal bir önemi olması gerek. Öte yandan Aziz Petrus Bazilikası bir katedral değil fakat Vatikan'ın kalbinde yer aldığı için en önemli resmi Katolik törenleri, ibadetleri burada gerçekleşiyor.
Girişte kıyafet kontrolü var. Diz üstü ve omzu açık olanlara örtü veriyorlar.
Sanatsal açıdan bakıldığında da Michelangelo, Raphael, Bramante, Bernini gibi dönemin en önemli sanatçılarının paha biçilemez eserleri var bazilikada. En önemli eserlerden biri çarmıha gerilmiş İsa'yı kucağında tutan Meryem, kurşun geçirmez cam içinde sergileniyor.
Buraya 2 gündür Roma sokaklarını arşınlayıp bitap düşen ve tüm hijyen takıntılarını bir kenara bırakarak kaldırıma çöküp otobüs bekleyen bir İrem bırakalım:
İlk gün yazısında yazdığım üzere Roma Pass'i Türkiye'de iken online satın almıştık. 48 saatlik satın aldığımız için ikinci gün itibariyle hem ulaşım için hem de gireceğimiz yerler için kullanırız diye düşünmüştük fakat online almak yetmiyor, gidip ilgili noktalardan kartın kendisini teslim almak gerekiyor ve biz onu tüm gün bir şekilde yapamadığımız için akşama kaldı ve teslim noktalarından birine son dakika yetişecekken 5 dakika geç kaldığımız için içerde olmalarına rağmen "sistemi kapattık" diyerek bizi geri çevirdiler. Ben ısrarcı olunca tüm tersliklerini takınarak Roma Forum'un oradaki teslim noktasının bir saat daha açık olduğunu söyleyip oraya yönlendirdiler. İtalyanlar tatlı hoş da, bazıları gerçekten sinir bozucu olabiliyor, baştan bunu söylesen n'olur sanki 🙄 Neyse gidip kartımızı teslim aldık böylece tekrar otobüs bileti satın almamıza gerek kalmadı. Oradaki görevli kartın üzerine kullanmaya başlayacağımız tarihi yazmamızı ve kartı ilk defa scan ettiğimizden itibaren de aktive olacağını söyledi. Biz kartı ilk olarak otobüste kullanacağımız için otobüsteki "convalide" makinesinin içine sokmaya çalıştık, kalın olduğu için girmedi, herhangi bir yerinden scan ediliyor mu acaba diye düşünsem de gidip şoföre de sormadım ve üzerine yazdığımız tarihe güvenerek yola devam ettik.
Akşam yemeği için mekanımızı Trastevere tarafında seçmiştik. Tiber Nehri'nin batı tarafındaki bölge Trastevere olarak isimlendiriliyor. Yüzyıllar öncesine dayanan işçi sınıfı havasını hâlâ yaşatan sıra dışı, bohem bir bölge. Geleneksel ve yenilikçi lokantaları, ev yapımı bira pubları ve dükkanlarıyla biliniyor. Biz yolda bir de dini bir tören (processione) ile karşılaştık .
Bu seferki seçimimiz “Il Duca in Trastevere” idi. Süper konuşkan ve sevimli bir garsonları var. Biraz ondan da fikir alarak “Fornara” isimli bir et yemeği ve “Baccalà alla Romana” isimli morina balığı yemeği sipariş ettik. Başlangıç olarak da “Carciofi alla Guida” yani bir çeşit enginar kızartması aldık.
“Fornara” ve “Carciofi alla Guida” çok lezzetliydi gerçekten, balık konusunda biraz soru işaretlerimiz oldu ama çok balık seven biri bu yemeği de sever tahminimce, bize sadece balığın domates sosuyla birleşmesi biraz değişik geldi.
Son olarak Kadir "amaro" denedi. Limoncello gibi genelde yemek sonrası sindirime yardımcı olması için tüketilen oldukça kuvvetli bir içki. Şekerli ama aynı zamanda acı bir tadı var. Suratının haline bakın😂
Bu yemek, döndükten sonra fişini bulamadıklarım arasında ne yazık ki ama hatırladığım kadarıyla 50-55 Euro arası bir hesap gelmişti. Aslında bir önceki gün ile paraleldi fiyatlar fakat bu sefer tanesi 3 Euro'dan iki başlangıç (enginar) ve 4 Euro'ya da ekstradan Amaro olduğu için bir tık daha fazla oldu.
Çıkışta bitik bir halde otele döndüğümüz doğrudur 🤗 Roma'daki üçüncü günümüz için linke tıklayın per favore 😉
* İtalya'da aylık ortalama gelir için verilen bilginin kaynağı için tıklayabilirsiniz.
Comments